19 June 2023

Web 3.0 - Sis Perdesi Aralanacak mı?

Sis Perdesi Aralanacak mı?

İnternet’in hikâyesini şimdi hiç merak etmiyoruz. Nasıl başladı ve nasıl evrim geçirdiğini tartışmıyoruz, ilgilenmiyoruz. Bilgiye erişmeye kolaylıkla alışmanın verdiği özgüvenle tüketme yarışında yerimizi hızlıca alıyoruz. Oysaki günümüzde düzgün ve kalıcı içerik üretmeyi önemsemek çok kıymetli…

Her şey “www” harflerinin 1989 yıllarında hayatımızda yerini almasıyla başladı. Amaç bilgi kümeleri arasında bağlantıların kurulabilmesi olarak tanımlandı. Dünyamız bir daha aynı düzeye gerilememek üzere değişecekti. Ciddi bir merak uyandırdı, sunucular kuruldu yeni iletişim protokolleri icat edildi. Hypertext gündem oldu, yunanca “hyperüzerinden anlamını taşıyordu. Kelimeler üzerine tıklanınca bambaşka açılımlar imkânlı hale gelmişti. Sunucular ve kullanıcılar aralarında HTTPHypertext Transfer Protocol” ve yazılım dili HTMLHypertext Mark-up Language” altyapısı ile uçsuz bucaksız yeni bir alanın açıldığının belki o günlerde hiç kimse farkında değildi.

Web1.0 - 1989 ile 2004 yılları arasında geçen ve 15 yıl süren zaman diliminde içerik okunabiliyor, durağan veriye erişilebiliyordu. Her kullanıcı için görünüm ve içerik erişimi aynı şartlarda sağlanıyordu. Kullanıcı özelinde biricik görsel hazırlamak mümkün değildi.

Görkemli, tarihsel bir aşama sorunsuz geride bırakıldı. Bir benzetme ile açıklamak gerekirse web1.0 kütüphaneler ile özdeşleştirilebilir. Kütüphane raflarında bulunan yazılı belgeler ve kitaplar kullanıcılar tarafından alınır okunur ve yerlerine yerleştirilir. Kitaplar her zaman kendilerine ayrılmış olan boşluklarda duyarlılıkla muhafaza edilir. Kütüphane işletmek bir sanat eserinin tasarımına benzemektedir. Kütüphaneciler hangi içeriğin nerede bulunduğunu çoğunlukla ezbere bilirler ve konular hakkında sorulara son derece açıklayıcı cevaplar verirler. Çoklu kullanıcının aynı esere ulaşmasını sağlamak üzere her kütüphane aynı eserden edinmek zorundadır. Ancak bir okuyucu bir kitabı aynı zaman diliminde okuyabilmektedir.

Dolayısıyla Web1.0’ın kütüphane anlayışını bir adım öteye taşıdığını düşünüyorum. Elle tutular ortamın ağ üzerine taşınmasıyla birlikte aynı eser birçok noktadan erişilebildiği gibi aynı anda da birden çok kullanıcı tarafından da okunabilmektedir. Erişimin ölçeklenmesi kullanıcıyı öğrenme verimliğine kavuşturmuştur.

Web2.0 – 2004 yılından itibaren kullanıcıların veya tüketicilerin veya okuyucuların kendi içeriklerini üretmeleri üzerine karmaşıklık boyutu katlanarak artmaya başlamıştır. Yine kütüphanede bulunan kitaplara benzetebilirsek yazar sayısında ki artış akıl almayacak sayılara ulaşmıştır.

Sanal kütüphaneler icat edilmiş adları veri merkezleri olarak tanımlanmıştır. Veri merkezleri ve yerel sunucular içerik saklama ortamları olarak kullanılmaya başlanmıştır. URL “Uniform Resource Locator” sistemi sayesinde, kaynakların barındırıldıkları adreslerin bilgisayarlar tarafından kolaylıkla bulunmasını sağlamıştır. Masa başında, ekran karşısında çakılı kalmak her ne kadar cazip olmasa da dinmeyen merakımıza çare olmuştur.

Web2.0 ile birlikte gün yüzene çıkan güzellikler aynı zamanda beraberinde sıkıntıları da getirmiştir. Ağ ortamında barındırılan bilginin korunması, değiştirilmemesi, sahiplik haklarının savunulması meseleleri farklı çözümler uygulanarak sağlanmaya çalışılmaktadır. Kullanıcıların oluşturduğu güncel bilgi paylaşımı nefesleri kesecek derecede yaşamlarımızı değiştirmeye devam etmektedir. Sosyal Medya alıp başını ilerlerken kullanıcıların verilerinin ötesinde, davranışlarının tahminine kadar uzanan alanlar dikkatleri üzerinde toplamaktadır. Başlangıçta bilinçli edinim, sonrasında bağımlılığa dönüşebilmektedir. Geri kalmamak uğruna becerilerimizi yeniden geliştirmeden sadece özenerek algıyı etkilemek hiçbir fayda sağlamamaktadır.

Web3.0 – 2014 yılları süresinde tamamen güvenli bir ortamın sağlanması hayaliyle kurgulanmaya başlanmıştır. “blockchain” teknolojisinin yaygın olarak sistemlerde yer almaya başlaması süreci hızlandırmıştır. Sis henüz dağılmamıştır. Platformun mimari tasarımı devam etmektedir. Hiçbir ihlalin olmayacağı, bilginin dağıtık olarak barındırılacağı ortamın günümüz sistemlerini anında devre dışı bırakacağını varsayamayız.

Karmaşıklığın üstesinden gelebilmek amacıyla yeni icatlar kanımca anlaşılırlığı daha da zorlaştıracaktır. Akıllı sözleşmeler ve Kripto paralar, ticari işlemler duraksamadan yararlı hizmetler üretecektir. Finansal hizmetlerin kullanıcılar tarafından birebir yürütülmesi ve Fintech anlayışının hayretler içinde yükselişine tanıklık etmek üzereyiz. Sahip olduğumuz menkullerin NFT “Non Fungible Token” ile resmi olarak kayıt altında bulundurulduğunun kabullenilmesi elbette zaman alacaktır. İnsanların bağlantılı bulunabilirliğine olanak sağlanmış ve tamamlanmıştır. Kıvılcım nesnelere sıçramıştır. Doğa sanal ortama bütün görsel çekiciliğiyle eş zamanlı olarak göç etmektedir.

Sezgilerimize dayanarak geleceği öngörmek ve oyundan kopmamak kazanmanın ön koşuludur.

Farklı bir dünya hayal edin, size ait olan bilginin, verinin, çevrim içi deneyimin sadece sizin tarafından sahiplenildiğini ve kontrol edildiğini. Çağdaş, güvenli, kuşku duymadan yararlandığımız ortam mümkün mü? Gelenekselliği sorgulamak, yenilikçiliği kucaklamak ayrıcalık olacaktır.

Web3 için alınacak daha çok uzun ve zahmetli bir yol olacak. Kesinlikle özlenen bir teknoloji mi emin değilim. Ancak görünen köy kılavuz istemez. Sis dağılmaya başladıkça hayatımıza dokunuşları ivmelenecek. Sonbaharda savrulan yaprak gibi uçuşmak tercihimiz olmamalı. Geçiş sürecinde, en güçlü aracımız, erken farkındalık olacaktır.

Sağlıcakla kalın

İcrayı San’at Eyle