Hiçbir gayretli çalışma başıboş bırakılmamalı, ortaya çıkan sorunlar savuşturulmamalı ve netice olacağına varmamalı. Kısaca süreç ilgi ve alaka içinde işletilmelidir. Erken teşhis hayat kurtarır deyişinden hareket edilmeli ve sıkıntılar biran önce tespit edilmelidir.
Ardından içten ve samimi girişimlerle üstesinden gelinmeyecek bulanım olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki halı altına süpürülen her mesele mutlaka ve zamanı gelince yeniden gündemi belirleyecektir.
Dağların, tertemiz doğasından yolculuğuna başlayan nehirlerin birbirine kavuşması gibidir karşılıklı iletişim ve ticaret. Bu saflığı ve güveni sürdürebilmenin ve koruyabilmenin formülü, kazanılmış düzgün yetilerle, ilişkiyi yönetebilme kabiliyeti olarak açıklanabilmektedir.
Dolayısıyla uzun vadede alışveriş alışkanlık
haline dönüşebilmekte ve kesintisiz devam edebilmektedir. Birlikteliğin
karşılıklı tutsaklığa geçişini engelleyecek, saygıdeğer yöneticiler, kuşkusuz
gerekeni yerine getiriyorlardır. Kuvvetli ve sağlam bağlantıların canlılığının,
iş sonuçlarına nasıl olumlu yansıyacağını tahmin etmek de zor olmayacaktır.
Özlenen ve beklenen esasen doruklardan kopan berrak suların hedefine aynı
durulukla erişmesi değil midir?
Peki, nasıl
oluyor da bu kadar düzenli planlanmış akış, güzergâh esnasınca
bulanıklaşmaktadır. Denize dökülen suyun görüntüsü kadar lezzeti de birden bire
acımtırak hale nasıl dönüşüyor? Elbette zirveden başlayarak ince kıvrımlarla
süren gidişata istenmeyen bulaşların karışması doğaldır. Böylesi durumlarda suyun
kıvamı ısrarla itici hale gelmeye başlayarak, memnuniyetsizlik tavan seviyesine
yükselebilmektedir.
Kesme camın
billur görünüşünü aksatan sebep, çevre ve doğa güçleri ile bağdaşmamakta ve
açıklanamamaktadır. Öykünmenin faydası olmayacağı gibi insani davranışlarının
konunun çekirdeğinde bulunduğunun kabulü çözüme ulaşmanın hızlı açkısı
olacaktır. Soruna hazırlıksız yakalanılmış ve akıl erdirmek yerine panik içinde
art arda tedirgin tedbirler alınmaya başlanmıştır.
Açık denize ve
göllere özlemle kavuşan suyun içinden nahoş kirliliği ayıklamanın kaynak
israfına yol açacağı bilinen bir gerçektir. Çok daha yüksek rakımda küçük ancak
anlamlı dokunuşlarla üretilecek çarenin maliyetinin üssel oranda düşüklüğü çarçabuk
fark edilecektir.
Benzer bir örneği
hatırlayarak devam edersek; Elektronik sektöründe bir hatanın tasarım
aşamasında düzeltilmesinin maliyeti 1 birim iken aynı hatanın seri üretim
sonrasında müşteri tarafında deneyimlenmesinin ve düzeltilmesinin maliyeti, ürünün
pazar yaygınlığı ile doğru orantılı olarak, en az 7 birim olarak
hesaplanmaktadır.
Netice olarak uluslararası başlatılmış olan tarifler kargaşası bir sürükleniş gibi algı oluşturabilir. Kaynağından itibaren kendini kaptırarak serbest düşüş içinde bulunan akıntı çağlayana erişmiş görünüyor. Dengesiz arılığın en az hasarla nasıl giderileceği ve düzeltileceğini merakla izliyoruz. Bitim için kapsamlı bir özveri gerekeceğine olan kanaat da tırmanıştadır.
Netaş
yöneticiliğim süresince öncelikle Araştırma ve Geliştirme ve devamında
Uluslararası pazarlardan sorumlu görevler üstlenmiştim. İhracat
gerçekleştirdiğimiz coğrafyalar dünyanın önemli bir bölümünü kapsamaktaydı. Teknoloji
ile bu kadar yakın ve iç içe bulunduğumun bilinci içinde olmanın rahatlığı ile başladım
Pazarlama ve Satış mesuliyetine. Soluklanmaya bile vakit bulamadan kendimi sahada,
Türki Cumhuriyetler, Rusya, Afrika, Orta Doğu, Doğu Avrupa içinde buluverdim.
Dolaştığım bütün yörelerde sık sık karşılaştığım umulmadık anları hala hatırlıyorum.
Neyse ki yönetsel
gelişim için edinilmesi gereken yetkinlik alanlarım daha önceden
programlanmıştı ve planlandığı şekli ile yürüyordu. Böylece finansal eğitimlere
tutkuyla sarılmaya ve peşini bırakmamaya kararlıydım.
EVA ile tanışmam;
1990’lı yıllara rastlamıştı. Netaş’ın, Halka Arzı 3 Mart 1993 yılında gerçekleşti.
Finans uzmanlarının
(CFO) affına sığınarak kısa ve basit bir özet çıkaracak olursak…
“Economic Value Add” Ekonomik Katma Değeri hesaplamanın bilgisine erişmeden önce finansal
tabloların analizlerinin bilincinde olmak öncelik almıştı. Şirketin toplam
satışından, satılan malın maliyetini (SMM) çıkararak bürüt karlılığı
hassasiyetle ölçümleyebiliyorduk. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmenin
olanakları çerçevesinde rakiplerle kıyaslama imkânı, rekabetçiliğimizin temel
unsurunu oluşturmaktaydı. SMM kapsamında bulunan sabit ve değişken maliyetlerin
oranları yönetim için önemli bir yol göstergesi olarak ilerlememize ışık
olmaktaydı.
(OPEX) Dönemsel
giderler, Genel Gider (3%), Satış Pazarlama (>10%), Araştırma Geliştirme (>12%)
maliyetleri özellikle geleceğimiz ve yatırımcılarımız için dikkatle izlenen
rakamsal veriler olarak önem taşımaktaydı. Dolayısıyla faiz, aşınma payı ve
vergi öncesi kar ( FAVÖK) (EBITDA) verimlilik ve pazarda etkinliğimizin
ağırlıklı sayacı olarak gelecek kararların isabetli alınmasında pusula görevi
gördüler.
Gelir/Gider
(P&L) tablosunun sonucunda elde edilen net kar ise serbest nakit akışı ile
desteklendiği sürece şirketin pazar değerini ortaya çıkarmaktadır. Finans
dünyasının ince kavramlarını konunun profesyonellerine terk ederek nihai bir
yorumla konumuza geri dönelim.
Yukarıda
bahsetmeye çalıştığım bütün aritmetik göstergeleri bir matris tabloda
değerlendirmenin ne kadar isabetli olduğu gerçeğini defalarca deneyimledik. 25
farklı ülke ve pazar ile 10’larca ürün için hazırlanmış tablolar yönetsel
kararların ivmelenmesini sağladı.
X eksenine
ürünlerin Y eksenine
pazarların bulunduğu bir grafik oldukça yararlı oldu. Kesişim kutucuklarına
yerleştirdiğimiz rakamların nakit akışını temsil etmesi öngörüldü. Sonuç hangi
ürünün hangi pazarda başarılı olduğunu öğrenmek çarpıcı olmuştu. Hangi pazarın
nakit yarattığı/erittiği, bu pazarda ki ürünlerin rekabetçiliğini tek bir tabloda
izleyebilme kabiliyeti kazandık. Aynı zamanda hangi ürünün nakit yarattığı/erittiği,
bu ürünlerin farklı pazarlardaki konumlandırılmasının da bu tabloda benzersiz
olarak değerlendirmesi yapılmaya başlandı.
Yönetim
toplantılarının sunum sistemi belirlenmiş ve benimsenmişti. Tabloda yer alan
verilerin duyarlılığını keskinleştirmenin hiç te kolay olmadığını ve gündüzlü
geceli çalışılarak elde edildiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Sistem kâr ve nakit akışı olumlu/olumsuz seyreden pazar
veya ürünün rakamlarının durumuna göre gerçeği tam olarak yansıtmaktaydı.
Hâlbuki genel yatırım ortamının şemsiyesi altında pazar/ürün rekabetçiliğinin
sürdürülebilmesi seçkin bakış açılarını da kapsıyordu.
İşte o zaman
Ekonomik Katma Değer (EVA) çıktısının sağladığı verilerin faaliyetimizi daha
net haritalandırdığı gerçeğiyle tanıştık. Yukarıda bahsedilen tablonun
kutucuklarında EVA hesaplaması sonucu elde edilen rakamlar yer aldı.
EVA=NOPAT – Total Assets x WACC
EKD=Net Faaliyet
Karı – Toplam Varlıklar x Sermayenin Ağırlıklı Ortalama Maliyeti
EVA analizlerinin
sağlıklı öngörüleri sayesinde ülke ve pazar planlama yöntemleri değişti ve
kaynak tahsisine farklı bir boyut kazandırılmış oldu. Ayrıca övünç duyduğumuz
ender yeteneklerden oluşan ArGe bölümünün, bütçe dağılımı öncü ürünlere ve hayati
müşteri ihtiyaçlarına yönlendirildi. EVA girdileri ile beslenen hedefler
toplantılarının daha yararlı olduğunu kavradık. Tartışmalara getirdiği boyut
nedeniyle etkin sonuçların verimlilikle alındığına tanıklık ettik.
Eşsiz ortamın tasarlanması ve işletilmesinde olağanüstü emek veren tüm Netaş çalışanlarına saygılarımla:
Uluslararası
tarifelerde yaşanan karmaşıklığına geri dönecek olursak.
Ticaretin
karşılıklı olarak nasıl modelleneceği ve kurgulanacağı, sorunlarının en son
aşamaya gelmeden önce, düşünülmesi gerekliliği açıktır. Zirvelerden başlayan
yolculuğun sorunsuzca limanlara varması için uygulanan duyarlılık önemlidir. Yüksek
tarifeler devletlere kazanım sağlayabileceği gibi tüketiciler için tam tersine
kayıp oluşturabilir. Böylesi durumların bütünsel yaklaşım çerçevesinde
değerlendirilip neticesinde engeller daha kıvrak tasarlanamaz mı?
Uluslararası
ticaret felsefesi alanında uzman olduğumu düşünmüyorum. Bir mühendis olarak
ticaretin sadece hacim ve miktar olarak değerlendirmesinin ne kadar geçerli
olduğunu merak ediyorum. Ara mal üreticileri ve tüketicilere yansıyacak ek
maliyetlerin, nihayetinde devletin vergi gelirini artırıcı bir unsur olduğunu
kavrayabiliriz. Hal böyle olunca rekabetçiliğin inişe geçmemesi için artan
gelirin yeniden üreticiye dönüşü nasıl programlanacak sorusu akıllara
takılıyor.
Karşılıklı elde
edilen gelirlerin aslında geride bıraktığı net tortunun ve katma değerin nasıl
oluştuğunu sakince anlamanın önemini kavramaya çalışıyorum. Satılan ve tedarik
edilen ürünlerden elde edilen serbest nakit akışını ve ekonomik katma değeri
yalnızca hacim seviyesinde değerlendirmek ne kadar geçerlidir? Hatta karşılıklı
ticareti yapılan ürünlerin karışımının, her birinin ülke ekonomisi için yarattığı
Ekonomik Katma Değerinin ayrı ayrı fayda tahlili büyük resmi değiştirebilir
mi?
Her ikisi de açık
olsa bile insanın bir gözü hiçbir zaman diğer gözünü göremez. Acaba gözlerin
birbirini görmesine imkân sağlansa, tarifeler manzarası yeni bir görsel olarak
karşımıza çıkar mı?
Akışkanlıkların,
kuramlarının ve kurallarının evrimi devam edecek görünüyor.
Her zaman
söylediğimiz gibi; unutmayalım…
İcrayı San’at Eyle