27 May 2022

Fahrenheit 451

Okumaya devam… Daha önce okuduğum bir kitabı kütüphanemden alarak bir kez daha göz gezdirmek istedim. Ray Bradbury’in unutulmaz eseri Fahrenheit 451. Yazar eserin ismini bir kitabın yanma yani tutuşma sıcaklığın esinlenerek koymuş. Öğrendim ki kâğıt 232 derece santigrat sıcaklığına erişince alev alıyormuş.

1953 yılında bilim kurgu alanında bir klasik edebiyat yaratmış. Savaşların kavurduğu fantastik bir çağ hayal etmiş… Teknolojinin hâkim olacağı, ancak gelişme için artık kitaplara ihtiyaç olmayan bir dünya. Korumalı mekânlar ve artık işleri söndürmek olan itfaiyecilerin işsiz kalmaları.

Öyleyse İtfaiye görevi değişmi ve yangın söndürmek yerine, nerede kitap bulursa yakmaya başlamış. İtfaiye eri Guy Montag nedense artık farklı düşünmeye başlamıştı. Yaktığı evlerden ve kitaplardan bir kaçını biriktirmek ve okumak istiyordu.

Guy Montag ve eşi Mildred;

Soğuk kasım yağmuru sessiz evin üstünde gökyüzünden yağarken, uzun ikindi boyunca okudular. Holde oturdular… Çünkü oturma odası, duvarı turuncu ve sarı konfetilerle, havai fişeklerle, sarı ağ elbiseli kadınlarla ve gümüşi şapkalarından elli kiloluk tavşanlar çıkaran siyah kadife giysili adamlarla aydınlanmayınca öyle boş ve gri görünüyordu ki. Oturma odası ölüydü ve Mildred boş bir ifadeyle oraya bakıp duruyordu. Montag ortalıkta dolanıp geri gelirken ve çömelip bir sayfayı en az on kez yüksek sesle okurken.

“Bir arkadaşlığın tam olarak hangi anda kurulduğunu bilemeyiz. Nasıl bir kap damla damla dolarken, son bir damla kabı taşırıyorsa, aynı şekilde, bir dizi iyilik arasından en az biri kalbi doldurup taşırır”

İlginç hayal gücü, filmleri seyretmedim ama meraklandım ve izleyeceğim. Öyküde ki buğulu, duygusal anlatım acaba sahneye yansıyacak mı? Kitabın sonunu şömine önünde tamamlamam da manidar oldu.

26 May 2022

Laflijazz

Sevgili Atilla Ayginin ve Ahmet Görsev dostlarımızla harika bir Jazz saati geçirdik. Muhteşem, dinlendirici müziğin arasında güncel teknoloji hareketliliğini konuştuk.

Sohbet neşeli, eğlenceli olunca dinleyicilerin karmaşık ve anlaşılmaz olarak düşündükleri konulara örneklerle açıklık getirmeye çalıştık.

Aslında amacımız yabancı kelimeler ile derlenmiş kısaltmaların anlamlarının hiç zor olmadığını konuşmaktı. İzleyicilerin ilgisini çekeceğini ve ileri seviyede okuma yapacak meraklı uzmanlara yol gösterici olacağına inanıyorum.

Laflijazz yönetimine davet için çok teşekkür ediyorum.

 Dinleyicilerin keyifli dakikalar geçirmeleri umuyor, sağlıklı günler diliyorum.

Atiye - Gift (Armağan)

@Netflix yapımı Atiye üç bölüm olarak yayınlandı. Merakla, dikkatle izlemeye çalıştım. Gizem ve sırlarını çözmeye, üç paralel evrende benzerlikleri anlamaya farklılıkları ayırt etmeye çalıştım.

Sanat tarihinden bağlayarak, arkeoloji bilimine uzanan yolculuğun patikalarında sanki kendim dolaştım. Bazen hikâyenin içinde kayboldum, yeniden başa sardım.

 
Yazar Şengül Boybaş muhteşem öyküsünün ekrana taşınmasının ve paylaşılmasın heyecanı ve etkisi uzun süre devam edecek. Anadolu’nun eşsiz yörelerinin kıymetini bir kez daha deneyimledim. Tarihin başlangıcı olarak kabul edilen Göbeklitepe’ye yepyeni bir kurgunun ilave edilmesinin hayalini mutlulukla yaşadım. Diğer evrenlere açılan bir kapı… Komagene krallığının Nemrut dağında heykel ve tünellerin cazibesine kapıldım.
 
Erzurum’da inşaatı devam eden “DAG” Doğu Anadolu Gözlem istasyonun dizide bahsedilmesine şaşırmadım. Kim olduğu bilinmeyen ve Süryani dili ile iletişim kurulmaya çalışılan uygarlığı tuhaflığını kavramaya çalıştım. Umarın bir sonraki bölüm de çekilir ve perde biraz daha aralanır.
 
Tarihle, Kuantum fiziğiyle, dış çekimleriyle, manzalarıyla, sanatsal ve bilimsel yönü ile seyrettiğim en anlamlı, düşündürücü dizi oldu. Ülkemizin tanıtımına ciddi katkısının olduğunu düşünüyorum.
 
Sanatçıların performanslarına hayran olmaktan başka diyecek bir söz bulamıyorum. Yapım ekibini kutluyorum. Çok çok teşekkürler.
 
Dizinin son bölümünde @BerenSaat sanki her şeyin anlamını sade ve duru bir güzellikle anlatıyor. Ben inanılmaz duygulandım, sizlerle paylaşmak istedim.

İçeride dönüşen her şey, dışarıda kendini gösterir
 
Zaman anın sonsuzluğudur
Nasıl ki tek bir su damlasında geçmişin kalbi saklıdır
Tek bir anın içinde bütün zamanların kalbi saklıdır
 
Geçmişin ve Geleceğin
 
Anı anlayan bütün zamanı anlar
Zamanı ve onun macerasını
 
Unutma hayat bize verilmiş en büyük hediyedir
Sonsuz bilinmeyenlere gebe
Ona karşı elinden yalnızca tek bir şey gelir
 
Teslim olmak, evet teslim olmak
 
Kendini hayata bırakmalı ve yaşamalısın
İnsan ya sevgiyle ya da korkuyla bağlanırmış bir ötekine
Ben korkuyla değil sevgiyle bağlandım, sonsuz sevgiyle
 
Sevgiyle bağlan ki kâinat ta seni sarsın, kollasın
Şefkatli kollarını açıp seni bağrına bassın
Sadece neşede, sevinçte, keyifte değil
Gölgede, kederde, tehlikede de
 
Kaçma, korkma
Gülmekte senin için, ağlamakta
Tadını çıkar
 
Her bir anda bütün zamanı
Ancak böyle yaparsan anlarsın
Ve ancak o zaman gerçek bir ömrü
Dolu dolu yaşarsın
 
Yaşamaktan korkma
İzin ver zaman seni sen yapsın

Kimse olmaya çalışma
Sadece olduğun kişiyi bul
Kanat aç hayata
Sen açtıkça ruhun belirecek orda
Böylece bir olacaksın
Kendinle ve dünyayla, evrenle ve her şeyle bir
 
Yeter ki sormayı hiç bırakma bıkmadan usanmadan
O soruyu kendine sor
 
Kimsin sen? Sen kimsin?

22 May 2022

Olta Tıkla

İstanbul’da Galata köprüsü ve boğaz kenarında balık tutanları merakla seyretmişidir. Hangi mevsimde, hangi balığın denizde olduğunun bilinciyle önce konum seçtiklerinin farkındadırlar. Sonrasında avlamak istedikleri balık türüne göre bazen yapay bazen de doğal yem takarlar oltalarına. Nihayetinde misina yardımı ile oltayı denizin en çok balık barındırdığını düşündükleri alanına savururlar.

Sırada beklemek vardır ancak balığı cezbetmenin sırrı yemi küçük dokunuşlarla hareketli tutmaktır. Balık yem için hızlandığı an zaten artık çok geçtir. Galata köprüsünde yürüyüş yaptığım zaman gördüğüm balıkçıların kovalarının neden aynı miktarda balık ile dolu olmadığını sorgulamıştım. Deneyim, hüner, doğal zekâ, avını tanımak, başarı için gerekli becerileri oluşturmaktadır.

15 May 2022

Brain Wash - Shinrin Yoku

Baba Dr. David Perlmutter ve Oğul Dr. Austin Perlmutter… “Brain Wash” Modern kültürün ve yaşam tarzının bir makinenin kablolarını yeniden şekillendirmek benzeri beynimize nasıl zarar verdiğini çok yönlü anlatıyor. Salgın ile birlikte geliştirdiğimiz çağdaş sanal bağlantılı kalabilme duygusu sağlığımızı virüsten daha fazla tehdit ediyor.

Gerçek zaman boyutunda çevrim içi bulunmak rahatımız içinde beğendiğimiz her şeyi sipariş edebilmek basit bir parmak oynatma ile mümkün. Sayısal mecralarda zamanı unuttuğumuz süreler geçirmek hepsi artık olanaklı.

Sanal gerçekliği alışkanlık haline dönüştürmenin karşılığı hareketsizlik ve beraberinde zihinsel yavaşlama ile mi neticelenecek? İlerleyen zaman içinde başarmak istediğimiz bağlantılı kalabilme arzusu, tam tersi bir etki ile sarmala dönüşebilir. Açıkçası sanal ortamlarda vakit geçirmenin bir tutkuya dönüşmesi, davranışlarımızın istendiği doğrultuda yönlendirmesine sebep olacaktır. Artık sonsuz seçenekler yerine bize sunulan dar kapsamlı öneriler ile yetinmek zorunda kalacağız.

Daha çok beğeni peşinde koşarken daha fazla yalnızlığa, huzursuzluğa, korkuya, kaygıya, kuşkuya kapılacak mıyız?

Sosyal medya, sosyal yaşamdan, doğadan bizi koparacak mı? Birbirimize olan yakınlığın yerini asla dolduramayacak sanal ortamlarda gezinmeyi azaltmalı mıyız? Yeniden kucaklaşmayı, sohbet etmeyi özledik.

Japonlar doğanın iyileştirici gücüne hep inanmışlardır. Yeşile olan saygıları kıyaslanamayacak kadar yüksektir. Ormanın havasını soluma deyimini bu amaçla kullanmaktalar. “Shinrin Yoku”. Japon bilim insanları ormanda geçirilecek vaktin bağlantısızlık belirtisinin tedavi yetisini araştırmaktalar.

“Brain Wash” çıkmaza sürüklenişin durdurulması için yemek kültürümüze, uykumuza, sessizliğe yeniden kavuşmamızın anahtar hatırlatmalarını gün yüzüne çıkarıyor.

Keyifli okumalar diliyorum, sağlıcakla kalın.

İcrayı San’at Eyle

01 May 2022

The Power of The Dog

Köpeğin Pençesi

2022 94. Oscar Akademi Ödüllerine tören gecesi yaşanan plansız bir olay gölge düşürdü. En iyi aktör ödülünü Kral Richard filmindeki performansı ile kazanan Will Smith canlı yayında sahneye çıkarak komedyen Chris Rock’a anlık, habersiz ve şaşırtıcı tam yüzünün ortasına okkalı bir tokat attı. Chris Rock belgesel filmler takdimini yapmaktaydı. Will Smith’in eşi Jana Pinkett Smith başındaki saçları “Alopecia Areata” hastalığı nedeniyle kaybetmişti. Chris Rock’un Jana Smith’den alaycı bir şekilde söz etmesine hayli içerleyen Will Smith komedyenin alaycı üslubuna dayanamayarak bu hareketi yapmıştı.

Aslında ödül alan sanat eserlerinin kıymeti bu olay nedeniyle arka planda kalmadı. Birbirinden değerli yapımlar, öykünün yazarından, hikâyenin sürükleyici kurgusuna kadar seyirciyi ekrana bağlamayı başardılar.

Köpeğin Pençesi özellikle batı tarzında başlangıçta sıradan geçmişe dönük gibi gelmişti bana. Ancak izledikçe içinde barındırdığı inanılmaz karmaşıklığı kavramaya çalışmakta zorlandığımı söylemeliyim… Filmin esrarını dikkatlice son sahnesine kadar sabrederek çözmeye çalışmak… Başlık olarak kullanılan sözcüklerin bir ayetten alındığı ve anlamının arkasında ki felsefenin gizemini anlayabilmek…

1925 yılında Montana’da yaşanan psikolojik bir drama. Büyükbaş hayvanların yetiştirildiği devasa çiftlikte iki erkek kardeşin farklı davranışları… Abinin mutluluk peşinde dul bir kadın ile evlenmesi ve üvey oğlunun sıra dışı planı. Küçük kardeşin herkesten sakladığı çarpıcı sırrını genç oğulun fark etmesi. Sonrasında amacına ulaşmak isteyen gencin şarbon hastalığını acımasızca kullanılması…

Thomas Savage 1967 yılında kaleme almış. Göz alıcı eseri sahnelendiren Jane Campion Köpeğin Pençesi ile en iyi yönetmen ödülünü kazanan üçüncü kadın. Hikâye sıra dışı, çekimler Yeni Zelanda dış mekân, oyuncular olağan üstü. Filmin bitmesi ile birlikte sorgulanan insan. Bir tarafta renkli kişilikler, diğer tarafta karanlık emelleri peşinde koşanlar…

Vaktinizi ayırmanızı ve hızlı yaşam koşuşturmasından kısa bir süre koparak izlemenizi tavsiye ederim.