1953 yılında bilim kurgu alanında
bir klasik edebiyat yaratmış. Savaşların kavurduğu fantastik bir çağ hayal
etmiş… Teknolojinin hâkim olacağı, ancak gelişme için artık kitaplara ihtiyaç
olmayan bir dünya. Korumalı mekânlar ve artık işleri söndürmek olan
itfaiyecilerin işsiz kalmaları.
Öyleyse İtfaiye görevi değişmi ve
yangın söndürmek yerine, nerede kitap bulursa yakmaya başlamış. İtfaiye eri Guy
Montag nedense artık farklı düşünmeye başlamıştı. Yaktığı evlerden ve
kitaplardan bir kaçını biriktirmek ve okumak istiyordu.
Guy Montag ve eşi Mildred;
Soğuk kasım yağmuru sessiz evin üstünde gökyüzünden yağarken, uzun
ikindi boyunca okudular. Holde oturdular… Çünkü oturma odası, duvarı turuncu ve
sarı konfetilerle, havai fişeklerle, sarı ağ elbiseli kadınlarla ve gümüşi
şapkalarından elli kiloluk tavşanlar çıkaran siyah kadife giysili adamlarla
aydınlanmayınca öyle boş ve gri görünüyordu ki. Oturma odası ölüydü ve Mildred
boş bir ifadeyle oraya bakıp duruyordu. Montag ortalıkta dolanıp geri gelirken
ve çömelip bir sayfayı en az on kez yüksek sesle okurken.
“Bir arkadaşlığın tam olarak
hangi anda kurulduğunu bilemeyiz. Nasıl bir kap damla damla dolarken, son bir
damla kabı taşırıyorsa, aynı şekilde, bir dizi iyilik arasından en az biri
kalbi doldurup taşırır”
İlginç hayal gücü, filmleri
seyretmedim ama meraklandım ve izleyeceğim. Öyküde ki buğulu, duygusal anlatım
acaba sahneye yansıyacak mı? Kitabın sonunu şömine önünde tamamlamam da manidar oldu.