01 September 2001

Capital - Yeni Ekonominin Alışveriş Merkezi

Suat Baysan / Cisco Türkiye Genel Müdürü Yeni ekonomi cephesinde yenilikler, değişim devam ediyor. Bu müthiş değişimin ortasında pazarın oturması, şirketlerin kendi işlerine odaklanması ise zaman...

Yeni ekonomi cephesinde yenilikler, değişim devam ediyor. Bu müthiş değişimin ortasında pazarın oturması, şirketlerin kendi işlerine odaklanması ise zaman alacak. Cisco Türkiye Genel Müdürü Suat Baysan’a göre, IT ve telekom pazarı, yakın gelecekte şekillenecek. Ancak, bu dönemde yeniden yapılanma “alışveriş merkezi” modeline göre oluşacak. Sistemin oturmasıyla, şirketler, kurumsal müşterileriyle iş ortaklığına da gidebilecek...

İletişim dünyasındaki hızlı değişimlerin günlük hayatımıza yansıması her geçen gün biraz daha artıyor. Hatta bu değişim öyle hızlı gerçekleşiyor ki, eski ile yeni kavramları arasında sürekli bir devinim yaşanıyor.

Bir dönem “büyük yenilik” olarak kabul edilen internetten bilgi almak artık sıradanlaşırken, WAP’lı telefonlar gündeme geliyor. E-ekonomi ile çalışan şirketler örnek gösterilmekten çıkıyor, bunun yerine, “Hangi şirketler e-ekonomiden nasıl yararlanıyor” tartışılıyor.

Tüm bu değişimlerde öyle aradan yıllar geçmeden yaşanıyor. Birbiri ardına gelen dalgalar gibi IT ve Telekom dünyası sürekli gelişiyor, değişiyor. Bu hız ise zaman zaman kavram kargaşalarına, kurumsal kimlik çelişkilerine neden oluyor. Birbiri ile engetre çalışan bilişim  şirketleri, bir yandan bu hızı yakalamaya çalışırken, diğer yandan kendilerini nerede tanımlayacakları ile ilgili çelişki yaşıyor.
Her ne kadar spesifik olarak kabul edilebilecek sorunlar, kargaşalar yaşansa da pazarın büyüklüğü ve yeni fırsatlara açık olduğu konusunda ise hemen hemen herkes hemfikir. Bilişim şirketlerinin kimliklerini oturtmalarına paralel olarak da kurumsal müşteri olarak tanımlanan diğer şirketler, yapılanmalarından, işleyişlerine kadar çok farklı bir görünüme sahip olacak. Kimilerine göre ise bu değişim öyle yıllarda almayacak.

Bunlardan biri de Cisco Systems Genel Müdürü Suat Baysan... Pazarın bir alışveriş merkezi (Shopping mall) modelline göre şekilleneceğini belirten Baysan, “BT ve Telekom dünyasındaki şirketler kurumsal kimliklerini oturttuklarında, kurumsal müşteri olarak tanımlanan şirketler çekirdek işlerine dönecek. Yani parça üretiyorsa sadece parça üretecek. İnsan kaynakları yönetimini, müşteri hizmetlerini  BT ve telekom şirketleri sağlayacak” diyor.

Baysan ile BT ve Telekom dünyasının yapılanmasını ve pazarın nasıl şekilleneceğini konuştuk:

IT  ve Telekom dünyasının şu anki yapılanması nasıl?

Telekom ve IT dünyasını, birbiriyle bağlantılı çalışan bir takım dilimlere ayırabiliriz. Bu dilimlerin en üstünde de içerik var. Şu anda bizlerin internetten eriştiğimiz wap sayfaları, wap siteleri bu içerik bölümünde yer alıyor. Türkiye’de 2 bin 500’ün üzerinde wap sitesinin olduğu tahmin ediliyor. İçeriği üretenler ve içeriği saklayıp müşterilerine sunanlar var. Bu içeriğin kullanıcıya ulaştırabilmek için ise bir altyapıya ihtiyacımız var. Yani bir omurga ağının içeriği kullanıcıya ulaştırması gerekiyor. Omurga ikinci dilimi oluşturuyor.

Üçüncü dilimde ise erişim var. Erişimden sonra da kullanıcılar geliyor. Çok basit bir dilde telekom dünyasını içerik, omurga ve erişim olarak böyle anlatabiliriz.

Türkiye’de ana yollar dediğiniz, omurga ağında ve erişimde hangi şirketler faaliyet gösteriyor?

Omurga olarak tanımladığımız yere büyük yollar diyoruz. Bunu anayollar, otoyollar gibi düşünebiliriz. Bir ülkede ana yolları sağlayan kuruluşlara, telekomünikasyon değimi ile, NSP (Network Service Provider) diyoruz. Bu ülke çapında bir ağı kastediyor. Türkiye’de bu hizmeti veren kuruluş Türk Telekom var. Bunu anayollar, otoyollar gibi düşünebiliriz. Yani büyük ağları Türk Telekom sağlıyor.

Erişimi sağlayanlar ise bu omurgadan hatları alıp kullanabilirler. Yani Telekom dünyasında varolan 4 trilyon şerit müşterilere tahsis edilebiliyor. Tahsisli kullandırabiliyor. Erişimi ISP (İnternet Service Provider)’ler sağlıyor. İlk bağlantıyı yaptığınız zaman internet servis sağlayıcısına giriyoruz. Kullanıcıları da kurumsal ve bireysel olarak iki ayrı kategoride ele alıyoruz.

ASP ve AIP’lerle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

ASP ( Application Service Provider) bir uygulamayı alıp, onu büyük bir insan kitlesine ya da kurumsal müşteriye kullandıran şirketler olarak tanımlıyoruz. AIP’ler ise (Application Integration Platform) AIP’lere alt yapı hizmeti veren şirketler. Bunu bir alışveriş merkezi gibi düşünebiliriz.

Bu şirketlerin işleyişi ile ilgili olarak bir alışveriş merkezi modeliniz var. Bunu biraz açabilir misiniz?

Şimdi IT ve telekom şirketlerinin birbirleriyle nasıl çalıştığını, bir alışveriş merkezi modeli ile açıklamak mümkün. Bu alışveriş merkezinde ASP’leri alışveriş merkezindeki dükkanlar olarak kabul edersek, AIP’ler bu alışveriş merkezinin altyapı hizmetlerini sağlıyor diyebiliriz. Yani, daha spesifik olarak alışveriş merkezini modellemeye kalktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

Bir internet servis sağlayıcısı (ISP) müşterilerini içeriğe eriştirmeye çalışıyor. Bir içerik var ve kullanıcı ISP ile bu içeriğe erişmeye çalışıyor. İçerik de bir merkezde bulunuyor. Bu merkez büyük bir alışveriş merkezinde, küçük küçük ürün ve hizmetleri veren dükkanlarda. Nasıl alışveriş merkezinde bir takım yiyecek içecek yerleri varsa, onların da içerikleri var. Biz bu küçük küçük olan yerlere telekom dünyasında ASP’ler diyoruz. Yani ASP’ler içeriği pazarlıyor.

Şimdi onlar ne yapıyor? Birisi bu içeriği üretmiş. Üretilen içeriği alıyor, alışveriş merkezinin kenarına koyuyor ve alışveriş merkezinin bir takım hizmetlerinden faydalanıyor. Bu hizmetler emniyet, otopark, elektrik, aydınlatması olabilir. Bütün o fonksiyonlardan faydalanılıyor.

Alışveriş merkezine de biz bütün bu hizmetleri verdiği için AIP ( Application İntegration Platform) diyoruz. Bütün bu uygulamaları alıyor entegre ediyor. Burada İngilizce’deki söylenişi ile bir “Shopping mall” oluşuyor. Şimdi AIP’lik yaptığımızı düşünelim; ASP’lerimiz geldi. Kullanıcıların buraya ulaşması için bir omurga yapmamız lazım. Omurgayı bir çok AIP’yi paylaşacak.

Omurgada sadece Türk Telekom var dediniz...

Omurga yaptığımız yere biz büyük yollar diyoruz. Omurgada mesela şehirlerarası, şehir içi gibi görebiliriz. Ya da omurgada eğer erişim bir sabit aboneden değil de, gezgin bir aboneden sağlandıysa, erişim o zaman GSM olabilir. Omurga telli veya gezgin olabilir. Telli sabit veya telsiz gezgin olabilir. Bu genel erişimde yine aynı şekilde telli bağlantılar kullanılabilir, gezgin olabilir, kablo televizyon olabilir, telsiz olabilir.

Yani internet servis sağlayıcısına omurga sağlayıcısı veya şebeke sağlayıcısı üzerinden geçiyorsunuz. Türkiye’de yine bu NSP tek başına Türk Telekom. Ama ilerde pazar serbestleştiği zaman bu tarafta farklı farklı şirketler hizmet verecek.

Bu alışveriş merkezinden nasıl faydalanılıyor?

İnternet servis sağlayıcısı, aboneyi, omurgayı kullanarak alışveriş merkezine götürüyor. Kullanıcı da buradaki hizmet sunucularından yararlanarak gazetesini okuyabiliyor, yemeğini sipariş edebiliyor veya bilgi alabiliyor. Hatta televizyon bile seyredebiliyor.

Ayrıca, ASP’lerin çok fazla verileri varsa, alışveriş merkezinden veri saklama hizmetinden de yararlanabiliyor. Yani çağrı merkezi ya da veri saklama ve barındırma hizmeti verilebiliyor. Müşteri ilişkileri, insan kaynakları yönetimi gibi.

Türkiye’deki şirketlerin çalışmaları, işleyişleri bu alışveriş merkezi modeli ile ne kadar örtüşüyor?

Bu model Türkiye’de henüz daha tam anlaşılmış durumda değil. Kavramlar birbiriyle karıştırılıyor. Onun için de bu model biraz daha tümleştirilmiş olarak uygulanıyor. Bir şirket bunun hepsini yapmaya çalışıyor. Bazı yerlerde kurumsal kimlik problemleri de ortaya çıkıyor.

Bir şirket hem ASP, hem ISP yani içerik sağlayıcı, hem uygulama sağlayıcı olmaya çalışınca, kurumsal kimlik kargaşası ortaya çıkıyor. Kendisi ASP oluyor, başka bir ASP geldiğinde onunla rekabet ediyor. Ama öyle bir sistem olmalı ki tüm ASP’ler kendilerini burada yer bulabilmeli. Onun için bu modelin tam olarak uygulandığını söyleyemeyiz.

Türk Telekom da liberalize olmadığı için tek bir monopol var. Tek bir monopol olduğu için burada tek bir seçenek karşımıza çıkıyor. Tek bir yol olduğu için oradan gitmek zorundayız. Halbuki bu model yurtdışında uygulandığında her alanda seçenek var. Seçenekler olduğu için de rekabetçi olmak çok önemli. Çünkü, bir alanda rekabet ediyorsunuz ve o alanda en iyisini olmaya çalışmak zorundasınız. Bunları ayırıp, kurumsal kimlikleri oturtabilirsek o zaman rekabet artacak ve daha iyi hizmet verilecek. Yapılan iş daha belirli olduğu için hizmet kalitesi de artacak.

Şu anda Türkiye’de ASP’ler aynı zamanda AIP görevi de görüyor. İçerik bir çoğunun da var. Bir çoğu alışveriş merkezi yani shopping mall (alışveriş merkezi) halindeler. Oradaki hizmeti de veriyorlar. Ama zaman içerisinde Türkiye’de de bunlar kesinlikle birbirlerinden ayrılacak ve herkes doğru bir şekilde pazarda konumlanacak.

Sizce Pazar ne zaman oturacak?

2003 yılını beklemek gerekecek.

Ekosystem’i biraz açabilir misiniz?

Ekosystem, ekolojiden geliyor. Biz diyoruz ki, bir çok işi bir arada yapmak olanaksız. Dünyada genellikle iki tip şirket var. Yatay ve dikey tümleştirilmiş şirket. Dikey tümleştirilmiş şirkette bütün fonksiyonlar şirketin içerisinde yer alıyor. İnsan kaynakları, satış, pazarlama gibi. Böyle bir organizasyon yaptığınız zaman da, verimliliğiniz ve şirket içindeki iletişiminiz şirket içerisinde kalıyor. Bunun içinde çok fazla bir dünya şirketi olamıyorsunuz.

Yatay tümleştirilmiş şirkette ise bu değişik fonksiyonları başka şirketlere dış kaynak kullanımı olarak verebiliyorsunuz. Burada önemli olan faktör çekirdek işin tutulması. Yani siz çekirdek işinizi tutup, sizin şirketinize katma değer sağlamayan bütün hizmetleri dış kaynak olarak kullanabiliyorsunuz. Dış kaynak kullanımını sağlayabilmek için ayrı bir sistem kurmak gerekiyor. Bu sistemi de internet ağı olarak düşünürsek aynı bir şirketmiş gibi çalışan. Ancak  sanal ortamda olan bütün işlerini, ilişkilerini  elektronik ortamda yürüten bir şirket oluşuyor. Bütün bunlara da ekosystem diyoruz.

“PAZAR OTURDUĞUNDA FIRSATLAR ARTACAK”

Bu kurumsal kimlikler daha net belirlendiğinde, pazarda ne gibi farklılıklar ortaya çıkacak?

Eğer bunları birleştirirseniz, diyelim bunları baştan aşağı ben yapıyorum. O zaman çok dev bir şirket olur. Her alanda her şey de doğru yapılamayabilir. Tamamen birbirinden bağımsız hale gelinirse, o zaman çok küçük olur, iş planları uygun olmayabilir. Onun için orta demek daha doğru olur.

Şimdi zaman içerisinde bunlar tamamen birbirlerinden ayrılacaklar. İçerik sağlayıcılar, omurga, erişim için yerel servis sağlayıcılar, kullanıcılar, ISP’ler, ASP’ler, AIP’ler şeklinde ilerde birbirlerinden farklılaşacaklar.

Pazar tamamen oturduğu zaman da çok enteresan fırsatlar var. Güzel iş alanları ortaya çıkaracak. Diyelim ki, ASP kavramı gelişti ve değişik ASP’ler kuruldu. O zaman ne olacak? Aynı alışveriş merkezindeki dükkanlarda çalışan insanlar gibi, bu alanda çalışan insanlar farklı bir kültürde olacaklar. Bir uygulamayı müşterilere sunmak için farklı sanal ortamda farklı bir şey yapmak zorunda kalacaklar.

Pazarlama, ürün sunma stratejileri değişecek. Aynı şekilde kullanımı kolaylaştırmak için değişik iş alanları ortaya çıkacak. ASP’ler uygulamalarını pazarlamaya çalışacaklar. AIP’ler, ASP’leri üzerlerine almak için daha değişik bir çaba içinde olacaklar. “Bizim çok güzel platformumuz var gelin size elektrik sağlayalım, yönetim sağlayalım. Erişim bizde biz ASP ile anlaştık siz hiç uğraşmayın” diyecekler. Şirketler kendi aralarında da işbirliğine gidecekler. Sonunda bizim dediğimiz Ekosystemler oluşmaya başlayacak.

İŞ ORTAKLIĞI GÜNDEME GELECEK

Ekosystem’de bir iş ortaklığı söz konusu sanırım?

Ekosystem’de servis sağlayıcı kurumsal müşterilerle kendini iş ortağı olarak görüyor. Uygulamaları, içeriklerini beraber oluşturuyor. Kurumsal müşteri servis sağlayıcı iş ortaklıklarını birlikte geliştiriyor. Dolayısıyla ekosystem kurularak daha bir yakın çalışılmaya başlanıyor.

İş ortaklığında şirketteki uygulamalar neler olabilir diye baktığımızda, e-ticaret uygulaması olabilir. Müşteri ilişkileri yönetimi, tedarik zinciri ve insan kaynakları yönetimi gibi... Burada müşteri ilişkileri yönetim sistemini ele alalım. Eğer çok iyi bir müşteri ilişkileri yönetim sistemi varsa, kurumsal müşterisine diyor ki, “Bu uygulamayı sizde uygulayalım. Müşteri ilişkileri ile ilgili bütün çağrılar bana gelsin. Ben bu çağrıları alıp, yönlendireyim.” Böylece kurumsal müşteri tamamen kendi çekirdek işine dönüyor. Parça üretiyorsa, sadece parça üretimi yapıyor. Telefon geldiğinde operatör cevap veriyor. “Buyrun efendim seramik şirketi nasıl yardımcı olabilirim” diyor.

Şunu bağlar mısınız denildiğinde “Tabi efendim” deyip bağlıyor. Aynı şekilde tedarik zinciri yönetimini de ele alalım. O zaman servis sağlayıcı tedarikçilerini de buluyor. Bu firmanın tedarikçisiyle bağlantısını elektronik ortama taşıyor.  Alış verişi internet üzerinden yaptırmaya başlıyor. Böylelikle servis sağlayıcısı bu kurumsal müşterinin bizim Cisco değimi ile ekosystem kurmasını sağlıyor. Her servis sağlayıcısının mutlaka bir yetkinliksel beceriler listesi vardır.  kendi içinde hangisine yakın ise bundan bir tanesini seçip bizim besi zincirinde kendisini yukarı çıkartması gerekiyor. Sonuçta ekosystem işbirlikleri yaratacak bir konuma getirebilmesi gerekiyor kendini.