TESID – Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendiğim 2007/2011 döneminde gündemimizi, 2001 yılında yasalaşan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na ve Araştırma Geliştirme teşvikleri uygulamasına yönelik çalışmaları desteklemek olarak belirlemiştik.
Yasanın belirlemiş olduğu idari konularda, Araştırma Geliştirme
maliyetlerine yönelik teşviklerin firmalara kazanımları rekabetçilik için uygun
koşulları sağlamıştı. Kuşkusuz rakamsal desteğin cazibesine kapılmayarak, asıl
mesele sürdürülebilir, belirgin yarar biriktirecek teknolojik alanların ortaya
çıkarılmasıydı. Bir diğer gerçeklik ise kurulumu yapılacak olan yerleşkelerin
mimarisinin yenilikçi görünüşünün önemi ve iletişim ortamının pürüzsüz sosyal
yaşamı barındırması olarak tespit edilmişti. Bağlantılara sahip olmanın büyüsü
fark edilmiş, halatlar atılmaya başlanmıştı.
Teknopark yerleşkesinin bünyesinde topladığı işletmelerin çeşitliliği veya
yoğunluğu yerleşkenin uluslararası marka değerinin övgüyle bahsedilmesinde
etkin olacaktır. Dolayısıyla bilim dalının tercihi ve sonrasında iş
sahiplerinin kapsamı, uzmanlaşma ve kümelenmenin anahtarı olarak küresel
boyutta yerleşke ile özdeşecektir. Büyük kuruluşların Araştırma Geliştirme
bölümleri, orta boy tasarım şirketleri, başlangıç aşamasındaki küçük kuruluşlar
ve kuluçka merkezleri girişimci kabulüne bağlı olarak teknoparklar sınıflandırılabilir.
Özgün yerleşkelerin eş biçimli ortamlarda oluşturacakları kümelenme merak
uyandırmanın peşinden bilinirliliğini bir üst düzleme taşıyacaktır. Böylece
bütün boyutlarıyla limanlarına sığınmış firmaların uluslararası
tanınırlıklarına da katkı vermiş olacaklardır.
Teknoparkların kümelenmesi, sosyalleşmeyi de zaman kaybedilmeden
ateşleyecektir. Bilhassa gerçek ve sanal ortamlarda odak buluşma alanlarını
saptamak arzu edilen görevdeşlik ve denkler arası öğrenmenin nefesi olacaktır.
Şekillenen yeni ekonominin sürücülerinin, teknoloji kuruluşlarının böylesine
bir ortamda ısrarla iletişim kurmalarının önünde hiç bir engel kalmayacaktır.
Birbirlerine uzman kaybetme endişesinin yersiz olduğunu da anlayacak ve çalışma
biçimine asla gölge düşmeyecektir.
Vurgulanacak tartışmaya ilave edebileceğimiz bir diğer husus, yatırımcı ile
tasarımcıyı da aynı süreç içinde buluşturabilmektir. Hiçbir ürün geliştiricisi kendi
başına hareket etmeyerek büyümenin, hızlanmanın, ticarileşmenin çaresini aramak
zorundadır. Öyleyse Teknopark yönetimi, ortam sağlamanın ve işletmelerin
mükemmelliği ötesinde yetiştiriciliği desteklemeli, ihtiyaç sahipleriyle
küresel oyuncuları bir araya getirmenin ve aracı olmanın yöntemlerinin
uygulayıcısı olmalıdır.
Yansıda, çarpıcı şekilde belirtilen görevler arasında sayacağımız “İnce
Yetenekler” teknik beceriler seviyesinin üstünde bilinçli olarak
konumlandırılmıştır. Akredite öğrenim, saygıdeğer ve küresel geçerli belgeler
iyi insan olmanın sırlarını kapsayacak projeler memnuniyet unsuru çerçevesinde
yürütülecektir. “Bilgelik Merkezi” kavramının henüz gündemde bulunmadığını
düşünürsek, tanımının net olarak açıklanması gerekecektir. İnsan kaynakları
araştırmaları göstermiştir ki bilişsel ve sayısal yetenekler, ihtiyaç
duyduğumuz yapının çatısı ve temelidir. Gelecek laboratuvarları, bilim parkı,
sosyal yaşam merkezleri öykünün tamamlayıcı birimleri olarak özlenen paydaş
sistemini “ekosistem” oluşturacaktır.
Küresel duyarlılık, bilimsel farkındalık, yönetsel sistemlerde yaşanan
yenilikçi yaklaşımlar duraksamadan izlediğimiz, yön vermeye çalıştığımız
konuların başında gelmelidir. Kaynaklarımızı etkin, verimli, ölçülü kullanmanın
çözümü anlamaktan ve öğrenmeye devam etmekten geçmektedir. Tasarım ve ürün
geliştirme kararımız doğruluğu ölçülemeyecek seviyede kıymetlidir. Yeterince ön
çalışma yapılmaması neticesinde serüvenin başladığı yerde bitmesi kaçınılmazdır.
Büyük resmi görebilmek ve çağdaş teknoloji taraması yapabilmek için
girişimcilerin hevesini yükseltmek, öz güvenlerini arttırmak mecburiyetindeyiz.
Geleceğimizi şekillendirecek araştırmacıların işleyiş biçimlerini önemsemek,
koşulları uygun hale getirmek şaşırtıcı sonuçlar elde edilmesinin araçları
olacaktır. Masa başında değil, sahada gözlem ve analiz sonucunda kavramsal
yapının bütünleşik kurgulanması hayal edemeyeceğimiz başarılara erişmemize
imkân sağlayacaktır.
“Marifet iltifata tabidir,
müşterisiz meta zayidir”
Ünlü sanatçı Mehmet Necmeddin Okyay
bir cümleyle özetlemiş bugünkü konumuzu.