19 December 2023

16 Yıl Önce - BITSO

Bilgi ve İletişim Teknolojileri Stratejik Öncelikler araştırması (BITSO) 23-25 Şubat 2007 tarihinde Erzincan’da gerçekleştirilmişti. Sektörümüzün kıymetli yöneticileri ve uzmanları 8 temel konu başlığı çerçevesinde çalışmaları yürütmüşlerdi. 2 gün boyunca ICT öncelikli hedefleri ve yol haritaları ayrıntılarıyla birlikte tartışılmış ve derlenen çıktılar rapor olarak derlenmişti.

Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği (TESID) başkanlığı görevim dolayısıyla H grubunun önderliğini üstlenmem söz konusu olunca onurla çalışmaya başlamıştık. Güçlü, uzman, bilgili takım arkadaşlarımla birlikte neredeyse sadece yemek araları vererek raporun üzerimize düşen sorumluluğunu yerine getirmenin gururunu taşımaya devam ediyorum. Grubumuza etkili katkı üreten saygın arkadaşlarımı takdirle anımsıyorum.

Sırasıyla aşağıda ki bölümleri nicelik ve nitelik olarak belirleyecek ve raporun bir parçası olarak yazımı tamamlayacaktık. Sorumluluğumuzun başlıkları oldukça kapsamlı ve derinlemesine bilgi gereksinimi olan alanları içermekteydi.

-Araştırma/Geliştirme

-Teknokent

-Akreditasyon

-Üniversite

-Kamu-üniversite-özel kesimi işbirliği

-TK piyasa gözetim laboratuvarı

BITSO Erzincan raporu sektörümüzün tamamının temsilcilerinin katılımı ve bilgi sağlaması ile ortaya çıkarılmıştı. Gelişmeleri yakından takip ediyor, anlıyor ve kendi geleceğimizi kendimiz planlıyorduk.

Belgede yer alan Teknokent yönetimi yazımının kısa bir özetini paylaşıyorum.

Teknokent; Bir üniversite veya yükseköğrenim kurumu ya da bir araştırma merkezi ile resmi ilişkiler kurmuş, içinde teknoloji kökenli firma ve işletmelerin oluşmasını özendirecek ve büyüyüp gelişmesine destek verecek biçimde tasarlanmış, yönetiminin ilgili firmalara teknoloji ve işletmecilik becerilerinin transferi konusunda etkin uğraş verdiği, bir girişim olarak tanımlanır.

Teknokentler üniversiteler ile sanayi kuruluşlarını bir araya getirerek yenilikçi fikirlerin ticari olarak değerlendirilmesini, artan beyin göçünün azaltılmasını ve ülke gelişmişlik seviyesinin arttırılmasını temel amaçlar olarak edinen merkezlerdir. Bu yapıların sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için birtakım destek mekanizmalarına ihtiyaç vardır. Fakat Türkiye’de girişimcilere sunulan bu destek mekanizmaları oldukça yetersiz kalmaktadır. Başta kuluçka merkezindeki şahıs ve firmalara olan desteklerde olmak üzere belirgin bir iyileşme sağlanamadığı takdirde teknokentler yeteri kadar verimli işleyemeyeceklerdir.

Teknokent fikri ilk olarak 1950 yılında Stanford Üniversitesi’nin öncülüğünde yaptıkları araştırmaları ticarileştirmek isteyen bir grup araştırmacının çabalarıyla Amerika’da ortaya çıkmıştır. Günümüz adıyla “Silikon Vadisi” olarak bilinen bu Teknokent, dünyanın en çok tanınan Teknokenttir. Bugün Google, Intel, Adobe Systems, Yahoo, VeriSign gibi yüzlerce küresel firma bu Teknokentte yer almaktadır. Silikon Vadisi’nin önderliğini üstlendiği Teknokenler bugün tüm dünyada inovatif düşüncenin pratik hayata aktarıldığı devasa merkezler haline gelmişlerdir. Bugün dünyada yaklaşık olarak 800 Teknokent aktif olarak çalışmaktadır. Türkiye’de ilk Teknoloji Geliştirme Bölgesi çalışması (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) ODTÜ tarafından 1991 yılında başlatılmıştır. Türkiye’deki bütün Teknokent çalışmaları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın kontrolü ve yetkisi altında yürütülmektedir. Bugün Türkiye’de kurulumu tamamlanmış Teknoloji Geliştirme Bölgesi sayısı 23’dür. Sanayi Bakanlığı’nın Resmî Web Sitesinde bu 23 Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nden sadece 17’si yer almaktadır.”

“Türkiye’de Teknokentler; 2001 yılında kabul edilen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin yasal zemini oluşturulmuştur. Yasa, sadece Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ni tanımlamakla kalmamakta bunun yanında girişimcilere özellikle vergi hususunda bazı kolaylıklar getirmektedir.  Vergi hususunda sağlanan bu kolaylıklar araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarında teşvik edici bir unsur olarak destek olmaktadır.”

2007 yılında beklentilerin tanımı net olarak dile getirilmişti. Elbette 16 yıl önce böylesine karmaşık bir sistemin nasıl gelişeceğini hayal etmek olası değildi. Öneri ve yönlendirmelerin uygulamaya dönüştüğünü yaşamak, temellerin doğru atıldığının göstergesi olmaya devam ediyor.

16 yıl sonra 2023; Günümüzde Teknokentler geleneksel yaklaşımları çerçevesinde, yerleşke ofis temini, ağ oluşturma, transfer ofisi destekleri, üniversite yakınlığının sağladığı olanaklar, vergisel avantajlar, laboratuvar kullanımı, faaliyetlerini girişimci ve yenilikçi şirketlere sunmaktadırlar.

Bununla birlikte teknolojinin baş döndürücü hızla veri odaklı büyümesinin gerçekçiliği geleceği olağan dışı düşünmemizi ve planlamamızı gerektiriyor. Pazar değişimine ayak uyduracak yeni iş modelleri kapsamında, teknolojiye dokunuş zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla Teknokentlerin evrimi muhakkak ki bütünsel biçimde teknolojiden yaralanma üzerine kurgulanacaktır.

Bilim ve Teknoloji parklarının, sürdürülebilir, yenilikçi, bağlantılı şehirlere açılımı ile gelişeceğinden kuşku yoktur. Dikkat ederseniz bilim parkları (kentleri) sözcüklerini oluşumun hassasiyetini vurgulamak amacıyla kullandım. Park şirketleri birlikte ve eş zamanlı ufukta doğmakta olan teknolojileri, öncü olarak kullanmak üzere harekete geçmelidirler. Aslında parklar bilimin hemen yanı başında örnek laboratuvarlar olarak görev üstlenecek ve gelişmeye yarar sağlayacaklar. Güvenlik, kişisel ve fikri mülkiyet hakları, fikirler nasıl süratle yaşama geçirilir ve korunur parkların sorumluluklarını tanımlayacaktır. Parkların toplum merkezleri olarak konumlandırılmasını, öğrenmenin kolaylaştırılmasını yakın gelecekte deneyimleyeceğiz.

17 yıl sonra yıl 2040; Parklar, kalkınmanın ve rekabetçiliğin öğrenildiği, yeteneklerin geliştirildiği, cazibe merkezlerine ev sahipliği yapacaklardır. Aklımızın ucundan geçen her yeni buluş parkta kendisine yer bulacaktır. Negatif karbon salınımı, kendi enerjisini üreten, (DaaS) Dron hizmet platformları, sadece otonom elektrikli araçların girebileceği, akıllı atık yönetimi, çevreyi dönüştürebilen yerleşkeler… “Otonom akıllı kaynak kullanımı” böylesine bir parka yakışan deyim olacaktır. Kapalı değil, tamamen açık yapısıyla sağlık, sanat, spor ve sosyal buluşma ilgisinin ve cazibenin ortak değer yarattığı bir yaşam alanı…

Düşüncelerin, fikirlerin test edildiği bilim kurgu filmlerinde görmeye, izlemeye alışık olduğumuz yaşam parkları…

Sanırım son cümlelerim, 2007 yılında Erzincan’da büyük bir heyecanla derlediğimiz öngörünün, raftan indirilip güncellenmesini düzenlemek olacak. Geniş katılımlı bütün yönleri ile kapsayıcı yeni bir beste tasarlayabilir miyiz?

Sorunun cevabı sizin ellerinizde…

İcrayı San’at Eyle